Bu, 24 Kasım'da vizyona girecek olan Resident Evil: Welcome to Raccoon City’nin incelemesini yaptık. Spoiler içermeyen bir inceleme…

Sony, canlı aksiyon Resident Evil film serisini yeniden başlatacağını duyurduğunda, herkes çok iyimserdi. Film eleştirmenleri ve sinema severler yönetmen Johannes Roberts'ın gelecek vaat eden bir ilk fragmandan sonra kaynak malzemeye nasıl sadık kalacağını düşünüyordu..

Ne yazık ki, Raccoon City’ye Hoş Geldiniz Filmi korku filmi olarak çoğu eleştirmende hayal kırıklığı oluşturmuş durumda. Aslında, çoğu izleyici için korkudan çok komedi filmi bile olabilir. Filmin bazı ilginç fikirleri var, ancak detaylandırılmamış basit karakter çizgisi ile serinin fanatiklerince bile beğenilmeyebilir. İzlenir mi tabii ki izlenir ama ikinci bir izlenme şansı yok gibi.

Resident Evil: Raccoon City'ye Hoş Geldiniz'in konusu

Chris Redfield (Robbie Amell), Jill Valentine (Hannah John-Kamen) ve Albert Wesker'a (Tom Hopper) odaklanan ilk iki Resident Evil oyununun hikayelerini uyarlıyor. Onlar Spencer Malikanesi'ni keşfederken, diğer hikaye, kasaba patlamadan önce ikili Raccoon City'den bir çıkış yolu ararken Leon Kennedy (Avan Jogia) ve Claire Redfield'e (Kaya Scodelario) odaklanıyor.

Oyuncu kadrosu aslında sorun değil, hatta sağlam bir performans var diyebiliriz.

Jogia'nın iyi bir performansına rağmen, Leon'un burada karakter gelişiminde biraz can sıkıcı bir sorun var. Geçmişi biraz değişmiş ve hala Resident Evil 2’de olduğu gibi “çaylak üye” olarak kabul ediliyor (o oyunda sadece bir gün polisti). Yine de, Leon'un olduğu sahnelerin çoğu, onun ya aşırı derecede beceriksiz olmasına ya da şakanın yükünü üstlenmesine neden oluyor; bu, özellikle Leon S. Kennedy'nin hayranıysanız, sinir bozucu ve rahatsız edici olabilir. Deneyimsizliğine dayanan senaryoyu takdir edebilirim, ancak özellikle bundan daha karanlık ve daha korkunç bir film beklediğimiz için, bu durum çabucak bıktırıcı hale geliyor.

Video Oyunu Karakterlerinin Canlı Aksiyon Versiyonları

Bununla birlikte, filme girerken en büyük endişem, iki oyunun olaylarını bir araya getirmesiydi ve 107 dakikalık nispeten az bir süresi vardı. Üçüncü perde yaklaştığında görüyorsunuz ki gerçekten de tüm film aşırı derecede aceleye getirilmiş gibi duruyor. Aslında iki oyunun da teker teker tekrarlanması beklenmiyordu ancak oyunları düşününce biraz daha uzun bir filmi hak ediyordu denilebilir.

Bunun için tüm ara sahnelerini YouTube’dan izleyebilirsiniz. Filmin tamamı, hem bunaltıcı hem de bunaltıcı görünse de, oyunları örnek alarak Paul WS Anderson filmlerinin herhangi birinden daha yakın bağları olan bir film yapmaya çalışmak istediği için Roberts'a kredi vermeye değer.

Resident Evil: Raccoon City'ye Hoş Geldiniz Filminin genel hikayesi

İlk perdede, Roberts, ilaç ve silah geliştirmesiyle tanınan güçlü ve son derece etkili şirket Umbrella'nın birkaç çalışanı ile ayrılmasından sonra, Raccoon City'yi ekonomik kargaşa içinde çürüyen bir kasaba olarak kurar. Şehre odaklanan atmosfer ve çeşitli sahneler, bu kurgusal mekana daha taze bir bakış açısı getirmeye gerçekten yardımcı oluyor ve çoğunlukla kendi yorumunuza çok şey bıraktığı için hakkında daha fazlasını görmek güzel olurdu, diyorsunuz.

Umbrella'nın sadece kasaba üzerinde değil, aynı zamanda sakinler üzerinde de yarattığı etkiyi bazı durumlarda da görüyoruz. Örneğin, Raccoon Şehri Yetimhanesinin duvarları propaganda posterleriyle dolu. Bunlar, oyun ve film ikileminde tonu ayarlamanın ince ama akıllı yolları ve yine, daha fazlasını görmek istenebilir. Bu ne olabilirdi diye düşününce de çok şey ortaya çıkabilir.